
Geleceğin Yakıtı Hidrojen: Elektrikli Araçlardan Daha Çevreci Olabilir mi?
Bataryalı elektrikli otomobiller, sürdürülebilir ulaşımın geleceği olarak öne çıkıyor ve Türkiye'de de satışları giderek artıyor. Ancak, yakın zamanda yayımlanan yeni bir araştırma, hidrojen yakıt hücreli araçların (FCEV) bataryalı muadilleri kadar, hatta onlardan daha sürdürülebilir olabileceğini ortaya koydu.
Avrupa'da temiz ulaşım üzerine çalışan saygın bir kuruluş, elektrikli araç satışlarına ilişkin raporunun güncellenmiş halini yayımladı. Raporda, elektrikli otomobillerin tipik bir 20 yıllık kullanım ömrü boyunca içten yanmalı motorlu (ICE) araçlara kıyasla yüzde 73 daha az sera gazı emisyonu yaydığı belirtiliyor. Bu avantaj, araçların yenilenebilir elektrikle şarj edilmesi durumunda yüzde 78'e kadar yükseliyor.
Sürdürülebilir Hidrojenin Önemi
Aynı kuruluşun araştırması, günümüzde ticari olarak temin edilebilen doğal gaz bazlı hidrojenle çalışan yakıt hücreli araçların (FCEV) ise içten yanmalı motorlu eşdeğerlerine göre sadece yüzde 26 daha az emisyon yaydığını gösterdi. Ancak asıl şaşırtıcı sonuç, yakıt hücreli bir otomobilin yenilenebilir enerjiyle üretilmiş hidrojene geçmesi durumunda tablonun dramatik bir şekilde iyileşebileceği yönünde.
Bu tür sürdürülebilir hidrojen henüz yaygın olarak bulunmasa da, bu yakıtın FCEV'lerin kullanım ömürleri boyunca içten yanmalı motorlu eşdeğerlerine kıyasla yüzde 79 daha az emisyon yaymasını sağlayabileceği belirtiliyor. Bu oran, yenilenebilir elektrikle çalışan elektrikli araçların avantajından yüzde 1 daha iyi bir değer olarak dikkat çekiyor.
Şu anda doğal gaz bazlı hidrojenin maliyeti yüksek seviyelerde seyrediyor. Bu durum, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrikle üretilen hidrojenin, üretim maliyetleri düşürülmediği sürece oldukça pahalı olmaya devam edeceği anlamına geliyor.
Elektrikli ve Yakıt Hücreli Araç Emisyonları Nereden Kaynaklanıyor?
Peki, elektrikli veya hidrojenli araçların herhangi bir emisyon üretip üretmediği konusunda kafanız karıştıysa, şunu hatırlatmakta fayda var: Elektrikli veya hidrojenli bir otomobilin üretimi, eşdeğer bir içten yanmalı motora sahip araca göre çok daha fazla karbondioksit açığa çıkarır. Araştırmayı yapan kuruluş, örneğin elektrikli araçların ortalama 17.000 km sürüşten sonra karbon dengelemelerini sağladığını, yani üretim aşamasındaki yüksek emisyonlarını kullanım aşamasındaki düşük emisyonlarla telafi ettiğini belirtiyor.
Elektrikli araçların kullanım ömrü boyunca ortaya çıkan emisyonları giderek azalıyor. 2021 yılında yapılan bir projeksiyona göre, elektrikli otomobillerin günümüze kıyasla yüzde 24 daha fazla karbondioksit ve eşdeğer gaz salacağı öngörülüyordu. Bu durum, teknolojideki gelişmelerin ve üretimin karbonsuzlaştırılmasının, elektrikli otomobilleri içten yanmalı araçlara kıyasla sürekli olarak daha çevreci bir seçenek haline getirdiğini gösteriyor.
Merak edenler için belirtelim, hibrit otomobillerin kullanım ömürleri boyunca içten yanmalı araçlara göre yüzde 20 ila 30 arasında daha az karbondioksit eşdeğeri emisyon yaydığı tahmin ediliyor. Bu ölçekte şarj edilebilir hibritler (PHEV) ise en üst sıralarda yer alıyor.
Ancak, araştırmanın gerçek yaşam emisyon verileri yerine resmi üretici figürlerini kullandığını belirtmekte fayda var. Bu durum, tüm otomobillerin 20 yıl boyunca kullanılmadığı gerçeğiyle birleştiğinde, FCEV ve elektrikli araçlar için verilen rakamların bir miktar yüksek görünebileceği anlamına geliyor. Yine de bu durum, her iki yakıt türünün de içten yanmalı motorlu güç aktarma organlarına kıyasla büyük çevresel ve sürdürülebilirlik faydaları sunduğu açık bulgusunu değiştirmiyor.